Memlûk Devleti, Memlûk Saltanatı (Arapça: سلطنة المماليك Saltanat al-Mamālīk ya da دولة المماليك Dawla al-Mamālīk) kölelikten gelen memlukların Mısır'da oluşturduğu bir askeri aristokrasi devletidir. "Memlûk" Arapçada "köleler" demektir. İsmi Türkçede Kölemen Devleti olarak da geçer.
1159 yılında Mısır'da yönetimi ele geçiren Selahaddin Eyyubi, ordusunda kölelerden oluşturulan birliklere, Abbasi halifelerinin bu geleneğine giderek ağırlık vermiştir. Moğol İmparatorluğu'nun istilası sonucunda esir düşen ve Mısır tarafına satılan memlûkler, çoğunlukla Kıpçaklar ve Çerkesler'den oluşturulmaktadır.
Selahaddin Eyyubi'den sonra, orduda köle unsurların kullanılması uygulamasına devam edilmiş, giderek bu unsurlara ağırlık verilmiştir. İçlerinden yetenekli olanlar, üst düzey kamu görevlerinde de çalışmışlardır.
Kendilerini, bir bakıma kölelikten kurtaran devlete ve orduya karşı ölümüne bir bağlılık içinde olan bu askeri birlikler, hafif süvari tarzında örgütlenmişlerdir ve savaş tarzları da, sıkı disiplinli kütlesel hareketlere dayanmakla birlikte, bireysel atılganlığı öne çıkaran bir tarzdır.
Bu köle askerler iki kışlada eğitim görürlerdi. Bazı (özellikle Batı) kaynaklara göre bu garnizonlardaki askerler iki etnik kökenden geliyordu. Kahire yakınlarındaki, Nil nehri üzerideki Ravda adasındaki garnizonda, Türk, çoğunlukla Kıpçak askerler bulunur ve bunlara Memalik-i Bahriye (deniz köleleri) denirdi. Yine Kahire'deki başka bir garnizonda ise Çerkez kökenli askerler bulunur ve bunlara da Memalik-i Çerakise denirdi.
Yalnız, diğer çalışmlar o dönemde 'Çerkes' ('Çerkeş', 'Çerkas') Kıpçak boylarından birine verilen isim olduğu için, bu iki grup arasında köken bakımından bir fark olmadığını gösteriyor.[kaynak belirtilmeli]
Memluk hanedanlığını kuranlar Memalik-i Bahriye unsurlar olmuştur. Hanedanlığın ilerleyen yıllarında ise Memalik-i Çerakise unsurlar, iktidarı kontrollerine almışlardır.
1249 yılında kanlı bir ayaklanmayla, Eyyubi hanedanlığının son sultanı Turan Şah'ın, ordu ve devlet yönetiminde giderek etkin olmaya başlayan bu köle unsuralara karşı kesin tavır alması üzerine, şahı öldürerek iktidarı ele geçiren bu unsurlar, eski sultanlardan Melik Necmettin Salih'in dul karısı Şecer-üd-dür'ü sultan ilan ettiler. Ordu komutanlığına ise bir memluk komutanı olan Muizzüddin Aybeg getirildi. Kısa bir süre sonra Şecer-üd-dür, Aybeg'le evlenerek sultanlığı ona devredecektir. Böylece 250 yıldan fazla sürecek bir memluk (köle asker, köle kamu görevlisi) hanedanı başlamış oldu.
Memluk hanedanlığının, tarihte üç önemli etkisi olmuştur. Askeri planda, Haçlı ordularının bölgeden atılması ve Moğol akınlarının durdurulmasıdır. Her iki olay da Arap - İslam devletini kaçınılmaz bir yıkımdan kurtarmıştır. Memluk hanedanlığının üçüncü etkisi ise toplumsal ve ekonomik alanda olmuştur, bir dizi düzenleme getirmeleri, askeri ve politik anlamda bölgede bir istikrar oluşturmaları sonucu, Mısır yeniden önemli bir ticaret yolu haline gelmiştir.
1260 yılında, Bağdat'ı alarak Halifeyi öldüren Moğol orduları Ortadoğuda hızla ilerlemişler ve Mısır sınırlarına dayanmışken, Memluk sultanı Sultan Kutuz, emrindeki memluk ordusuyla Moğol akınını karşılamak üzere harekete geçmiştir. Ayn Calut denilen bölgede karşı karşıya gelen iki ordunun çatışması, Moğolların bozguna uğramasıyla sonuçlandı.
Ayn Calut savaşında öncü birliklerin komutanı olan Baybars, Sultan Kutuz'u öldürüp kendi hükümranlığını 1260 yılında ilan ettikten sonra 1261 yılında El-Muntasır'ı halife ilan etmiştir. Böylece halifelik, Bağdat'dan Kahire'ye geçmiş olmakta, Memluk devletinin himayesine girmektedir.
1265 yılında Suriye'deki halen Haçlıların elinde olan kaleleri ele geçiren Sultan Baybars, 1268 yılında ise bugünkü Antakya'ya saldırarak, Haçlı prensliğine son vermiştir.
Anadolu'da Moğol hakimiyetini sürdüren İlhanlı Devletinin etkisinden kurtulmak isteyen bazı Selçuklu beylerinin yardım talebi üzerine 1277 senesinde Anadolu'ya bir sefer düzenleyen Baybars, İlhanlı ordusunu Elbistan ovasında yenerek Kayseri'ye kadar ilerlemiş, bu kentde bir hafta kadar kalmıştır. Ama Anadolu Selçuklu Veziri Süleyman Pervane'nin İlhanlı yanlısı siyaseti yüzünden Anadolu'dan ayrılmak zorunda kaldı.
1280 li yıların ortalarına kadar İlhanlıların karşı saldırılarıyla başetmek zorunda kalan Memluklar, bu akınlar durulduktan sonra yeniden Haçlılarla savaşmaya başladılar. 1291 yılında Akka'yı Haçlılardan geri aldılar. Akka'nın düşmesinden sonra Haçlılar Suriye kıyılarında fazla direnemediler ve tümüyle Ortadoğu'yu terk etmek zorunda kaldılar.
İzleyen 90 yıllık barış dönemi, çok genç yaşta hükümdar olan ve sık sık değişen sultanların devridir. Deneyimsiz bu sultanların döneminde devlet ileri gelenlerinin nüfuzu giderek artmıştır.
1382 yılında Çerkez kökenli Berkuk'un, devrin sultanını öldürerek iktidarı ele geçirmesiyle Türk asıllı Memlukların devri de kapanmış oldu. Bu tarihten itibaren Çerkez asıllı sultanlar ülkeyi yönetmiştir.
1461 yılına kadar Memluklarla Osmanlı Devleti arasında yakın ilişkiler hüküm sürmüştür. 1461 yılından itibaren etki alanları yönünden gerginleşen ilişkiler, 1468 yılında Sultan Kayıtbay zamanında açık rekabete dönüşmüş, 1485-1490 yılları boyunca Çukurova'da yapılan savaşlarda iki taraf da önemli kayıplar vermekle birlikte kesin sonuç alamamıştır.
Giderek gerginleşen ilişkiler 1516 yılında tarafların Mercidabık'da savaşa tutuşmalarına yol açmıştır. Memluk ordusunun yenildiği bu savaşın ardından Osmanlı son darbe olarak Ridaniye'de Memluk ordusunu ikinci kez yenilgiye uğratmıştır. Her ik savaş da savaş tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. Bir açıdan, kitle halinde yönetilen disiplinli süvari birliklerinin, Falanks düzeninde muharebe eden piyade birliklerince önlenebilirliğinin kanıtlandığı savaşlardır bunlar. Diğer açıdan ise dönemin ateşli silahları olan sahra toplarının etkinliğini vurgulamaktadır. Askeri tarihçiler Memluk ordusunun yenilgisini genellikle Osmanlı ordusunca etkili bir biçimde kullanılan sahra toplarına bağlamaktadırlar.
Bu iki zaferin ardından Osmanlı ordusu Kahire'ye girerek 267 yıllık Memluk devletini ortadan kaldırmıştır. Osmanlı açısından bu zaferlerin parlaklığı, İslam dünyasının hem askeri-ekonomik, hem de Halifeliğin Osmanlı Devleti'ne aktarılmasıyla politik hakimiyetinin Osmanlı Devletine geçmesinde yatar.
Aybek Dönemi [değiştir]
Devletin kurucusu olan Aybek, Eyyubi devletinde yaşanan iç karışıklara son vermek amacıyla Mısıra gelmiş ve Eyyubi devletini yıkarak Memlük devletini kurmuştur. Bu dönemde Mısırda yaşanan Şii kökenli Arap isyanları bastırılmış ve Suriye Eyyubilerine son verilmiştir. Memlükler 1250 ile 1382’ye kadar Bahr-i Memlükler, 1382’den 1517’ye kadar Burci Memlükler olarak adlandırılmışlardır.
Kutuz Dönemi [değiştir]
Kutuz döneminde Moğol tehlikesine karşı Türk ve İslam dünyasını savunmuşlardır. 1258’de Abbasilere son veren Moğolları 1260 Ayn-ı Calud Savaşı’nda yenilgiye uğratarak ilerlemelerini durdurmuşlardır. Suriye,Hicaz ve Mısır Moğol istilasından kurtarılmıştır.
Baybars Dönemi [değiştir]
Baybars dönemi en güçlü dönemdir. Halifeliğin merkezi Mısır’a taşınmıştır. Baybars Bey, din ve devlet işlerini birbirinden ayırmıştır. 1276’da Anadolu beyliklerine yardım etmeye gitmiştir. 1277 yılında Anadolu Türkleri safında savaşarak Elbistan’da Moğolları 2. kez yenmişlerdir. Fakat Anadolu beyliklerinin yardımı kesmesi sebebiyle savaş sonuçsuz kalmış; Moğol hakimiyeti devam etmiştir.
Ölümünden sonra yerine sırasıyla oğulları geçmiştir. Büyük oğlu Berke Han, uygunsuz kararlar aldığı için kumandanların kararıyla kendini fesh etmiştir. Berke Han, bu kararı kabul etmek zorunda kalmıştır. Berke Han'dan sonra devletin başına el-Adil Sülemiş geçmiştir. Sülemiş'in yedi yaşında olması diğer kumandanları harekete geçirmiştir. Bundan sonra devleti El-Mansur Seyfeddin Kalavun yönetmeye başlamıştır.(1279-1290). Kalavun, Haçlılarla mücadeleye devam etmiş ve Suriye'deki son haçlı kalıntısına son vermiş, Antakya'daki haçlıları da uzaklaştırmıştır.
1517 yılında Hicaz sürtüşmesi ve Dulkadirli beyliğinin kimin olacağına yönelik sürtüşmeler sonucu Osmanlı-Memlük savaşını Osmanlılar kazanmıştır. Memlük Osmanlılara katılmıştır.
Memlük Ordusu [değiştir]
Memlük ordusunun büyük çoğunluğunu Orta Asya ve Karadeniz kuzeyinden gelen Kıpçak Türkleri oluşturuyordu. Askerler yetenekleri ölçüsünde yükselebilir, sultan bile olabilirlerdi.Memlüklerin önemli bir donanması da mevcuttu.
Memlükler ve Türkçe [değiştir]
Resmi yazışmalar Arapça olsa da askeri dil Türkçeydi. Türkçe bilmeyen bir kişinin devlet yönetimine yükselmesi mümkün değildi. Sultanlar adına pek çok Türkçe eser yazılmıştır. Son Memlük sultanı Kansu Gavri, Türkçe yazdığı şiirleri ile tanınır. Bu zat, Firdevsi'nin Şehnamesi'ni Türkçeye çevirtmiştir.
Memlük Medeniyeti [değiştir]
Memlükler büyük bir medeniyet kurmuşlar, pek çok konuda Osmanlılar’ın önüne geçmişler ve onlara öncü olmuşlardır.
Memlükler Moğol istilası sebebiyle Orta Asya’dan kaçan bilim adamlarını kabul etmişlerdir. Kahire, Halep ve Şamda büyük medreseler kurmuşlardır. Memlükler ile birlikte Arabistana ve Mısıra Türk etkisi her alanda damgasını vurmuştur. Mısır ve Suriye’de Türk usulü eser olarak, Sultan Kalavun Camisi, Sultan Hasan Cami ve Medresesi, Sultan Berkuk Türbesi, Kahire Kalesi, Halep Kalesi örnek verilebilir. Memlük mimarisinde çok renkli görünüm ve mineli cam örneği ön plandadır.
Memlüklerin Türk ve Dünya Tarihine katkıları [değiştir]
* Diğer Türk devletleri gibi saltanatlık görülmez. Hükümdarları meclis seçer.
* Diğer açılardan Selçuklu karakterine sahiptir.
* İslam dünyasını Moğollara ve Haçlılara karşı korudular.
* Arap yarımadası'nda olmasına rağmen Türkçe'ye önem verdiler.
* Moğol istilasını ilk kez durduran topluluk olarak tüm Orta Doğu'ya cesaret verdiler. Böylece Moğollara karşı direnişler yeniden ciddi olarak başladı. Moğollara karşı uç beylikler bağımsızlık kazandılar.
Kaynak Vikipedia